Emirates Cup | Sezonun ilk kupası Londra'dan!

Yeni sezon öncesi hazırlıklarında son ciddi hazırlık maçlarına çıkan Galatasaray'ımız Emirates Cup'ın ikinci gününde karşılaştığı ev sahibi Arsenal'i 2-1 mağlup etti ve ilk kez katıldığı bu organizasyonda şampiyonluk sevinci yaşadı. İlk yarıda yedeklerin fazlaca forma şansı bulduğu bölümü Walcott'un golüyle 1-0 geride kapatan takımımız ikinci yarıda ise oyuna yıldızlarını sürdü ve Drogba'nın biri penaltıdan attığı 2 golle öne geçerek karşılaşmayı kazandı. Böylece statü gereği atılan her gole verilen bir puanla birlikte toplamda kazanılan 9 puanla turnuva şampiyonluğu da geldi.


Sakatlığı sebebiyle İngiltere'ye getirilmeyen Burak ve Gökhan'ın yanı sıra, karşılaşma öncesi Selçuk İnan da sakatlığı sebebiyle maç kadrosunda yer almazken karşılaşmaya ise Muslera, Eboue, Semih, Chedjou, Riera, Hamit, Melo, Engin, Amrabat, Elmander, Umut ilk 11'yla başladık. İlk 10 dakikalık bölümde Arsenal baskılı bir futbol oynarken bu dakikalarda rakip tarafa pek geçemedik. Oyunu bizim yarısahamıza yıkarlarken özellikle topu savunmanın önünden çıkarırken yaptıkları baskı ve Melo'yu hataya sürüklemelerinin devamında kontrolü ele aldılar ancak çok net pozisyonlar da üretemediler. Devamında oyunu dengelerken özellikle orta sahada Engin'in pas trafiğine yaptığı olumlu katkıyla beraber biz de rakip sahaya yerleşmeye başladık ancak bizim de çok net pozisyonlar üretemediğimizi söylemek lazım. Elmander'in formsuzluğu, Umut'un kafaca maça gelmemiş olması, Amrabat'ın tercih hataları ve Hamit'in yine gününde olmaması gibi etkenler gol bölgesindeki etkinliğimizi düşürdü. Bu arada Arsenal, Riera'nın hamle hatasından ötürü Walcott'la net bir gol pozisyonu yakalasa da bunu değerlendiremedi. Dakikalar 33'ü gösterdiğinde ise o ana kadar iyi bir performans ortaya koyan Engin sakatlanıp yerini Ceyhun'a bıraktı ve bu andan sonra orta saha üstünlüğü yeniden rakibe kaptırdık. 38. dakikaya gelindiğinde paslaşarak kullanılan Arsenal korneri sonrası Walcott'un yaptığı ortada Melo kafa vuruşuyla topu karşılayamayınca Muslera hazırlıksız yakalandı ve top direkt ağlara giderek rakibi 1-0 öne geçirdi. Devrenin geri kalanında ise oyunda ve skorda önemli bir değişim olmayınca soyunma odasına tek farklı geride gittik.

İkinci yarı dönüşünde ise Fatih Terim 30. dakikadan itibaren ısınmaya gönderdiği Drogba ve Sneijder'i oyuna alıp skoru değiştirme anlamında ciddi hamleler yaparken aynı zamanda daha iyi top yapabilmek için Hamit'in yerine de Emre Çolak'ı oyuna sürdü. Bu değişikliklerin yansımaları olumlu olurken ikinci yarının çok büyük bir bölümünü rakip yarısahaya yerleşerek oynadık. Özellikle 45-60 arasında oyun üstünlüğümüzü Arsenal'e kabul ettirip zaman zaman etkili ataklar yapsak da istediğimiz golü bulamadık. Amrabat'ın, Drogba'nın ve Emre'nin şutları genel anlamda zayıf kaldı. Devamındaki dakikalarda Sabri'nin de oyuna girmesiyle etkinliğimizi yukarı çekerken istediğimiz golü bulmamız ise 78. dakikayı buldu. Sneijder'in sol içten yaptığı ortada Drogba rakip sol bekin müdahelesiyle yerde kalınca hakem penaltı noktasını gösterdi. Karar tartışmalı olsa da topun başına geçen Drogba kaleciyi ters köşeye yatırdı ve oyuna girdiğinden beri kendisiyle uğraşmakta olan Arsenal taraftarını susturdu. Ancak iş henüz bitmemişti çünkü Drogba hem bu maçı kazanmak hem de turnuvayı şampiyonlukla kapamak istiyordu. Bu yüzden yüklenmeye devam ederken 87. dakikada Sneijder yine sol içten çok klas bir pasla Drogba'yı buldu, Fildişi Sahil'li yıldız  topu sağ ayağıyla kontrol edip rakip savunmacıyı ekarte ederken sol ayağıyla da sert bir vuruş yaptı ve topu ağlarla buluşturarak takımımızı 2-1 öne geçirdi. Geri kalan kısıtlı dakikalarda ise üstünlüğümüzü korumayı bildik ve karşılaşmayı 2-1 kazanarak ilk kez katıldığımız bu turnuvada mutlu sona ulaştık.

Arsenal maçı da  Porto maçında olduğu gibi ilk yarı ve ikinci yarı olarak ayrılabilir. İlk devreyi kötü oynamasak da özellikle 4-4-2'nin kanat ve forvetlerindeki isimlerin formsuz ve kötü görüntüsü sebebiyle üretkenlikten uzak geçirdik. Ve yediğimiz basit bir golle birlikte devreye geride girdik. Ancak ikinci yarıda ön tarafa Sneijder-Emre-Drogba'nın eklenmiş olması, sonrasında Sabri'nin da oyuna girmesiyle gole daha yakın oynadık ve sonucunu Sneijder - Drogba ikilisinin üretimi üzerinden almayı başardık. Drogba'ya özel bir paragraf açmasak ayıp olur herhalde. Yıldız oyuncumuz daha önce pek iyi anılar bırakmadığı Arsenal taraftarının hafızasını bu maçtaki winner karakteri ve 2 golüyle birlikte tazeledi. Ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu yeniden gösterirken sezonun ilk kupasını da bizlere getirdi. Büyüksün Didi... Öte taraftan savunmamız önceki maçlara oranla daha derli toplu görünürken şüphesiz bunda Semih'in ilk 11'de sahaya çıkmış olmasının rolü büyük. Chedjou'yla birlikte genel anlamda iyi bir performans sergilediler ve önemli bir hata yapmadılar. Ayrıca yedek olmasını bekleyeceğimiz isimlerden Engin, Ceyhun, Emre ve Sabri'nin sahada oldukları süre içerisinde orta sahaya yaptıkları katkıyı es geçmemek lazım. Olumsuz olarak ise Elmander-Umut ikilisinin formsuzluğundan bahsedebiliriz ki bu da zamanla düzelebilir. Ayrıca bu maçta Selçuk da kadroda olmazken açıkçası yıldız oyuncumuzun yokluğunu iyi tolere ettik orta sahada, özellkle sonradan oyuna dahil olan Ceyhun'un defansif performansıyla.

Napoli-Porto-Arsenal gibi Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynasa kimsenin şaşırmayacağı takımların katıldığı bu turnuvayı şampiyonlukla tamamlıyoruz. Üst üste 2 gün oynadığımız 2 önemli maçı da kazanmış olmak sevindirici. Hazırlık kampı başladığından bu yana hep bir takım eksikliklerimiz olsa da genel anlamdaki çizgimizi çok bozmadan gittiğimizi söylemek mümkün. Yani gidişat iyi... Özellikle savunmanın Semih-Chedjou'yla birlikte daha sağlam bir görüntü çizmiş olması önemli. Tabi birkaç kritik nokta var ki ilki Sneijder-Drogba-Burak'lı 4-3-1-2'den daha verimli oynayabildiğimiz ve kanat oyuncularının olduğu düzene dönüp dönmeyeceğimiz, ki o durumda hem kimin oynamayacağı tartışmalı hem de kanatlarda bu yükü taşıyabilecek oyuncular yok.. İkincisi ise sol bekte Riera'nın ancak idare etmelik oynayabilmesi, hatta zaman zaman defolarının ortaya çıkması ve yerine daha iyi bir ismin gerekliliği... Bu iki konu Fatih Terim'in üzerinde en fazla düşüneceği konular gibi gözükse de takımın genel anlamdaki gidişatı, karakteri, mental olarak güçlü yapısı ve tabi ki Drogba - Sneijder gibi iki dünya klasında yıldıza sahip olması daha ağır basıyor.

Son olarak günün anlam ve önemine ithafen, sloganla yazıyı sonlandıralım; We have Drogba, they don't!

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.