STSL | Kolayı zorlaştırmak..

Spor Toto Süper Lig'in son şampiyonu Galatasaray, ligin ikinci haftasında deplasmanda Bursaspor'a konuk oldu. Her iki takımın müthiş bir tempoyla başladığı karşılaşmada ilk yarının sonlarına doğru Burak Yılmaz ile öne geçen takımımız, karşılaşmanın 74. dakikasında yeşil beyazlı takımın genç oyuncusu Enes Ünal'ın golüne engel olamayınca sahadan bir puanla ayrıldı. Bu sonuçla birlikte Galatasaray, rakibi karşısında deplasmanda son 5 sezondur kazanamama geleneğini sürdürmüş oldu. Bu mücadele aynı zamanda teknik direktörümüz Fatih Terim'in cezalı olduğu son karşılaşmaydı.
Galatasaray 5 sezondur kazanamadığı Bursa deplasmanına giderken oyuncular dahil herkesin kafasında yine stresli ve zor bir mücadele olacağı vardı, beklenilen oldu. Sert ve tempolu başlayan mücadelede Cim Bom öne geçmesine rağmen ikinci yarıda oyunu istediği gibi yönlendiremedi ve bir puanla İstanbul’a döndü. Yani aslında ilk yarıda kolaylaştırdığı maçı ikinci yarı zora soktu, beraberlikle yetinmek zorunda kaldı. Geçen haftadan sonra bu hafta da öndeyken oyunu tutmaktaki sıkıntılar göze çarptı, skor olmasa da oyun izleyenleri eğlendirdi. 

Bursaspor deplasmanı, hele ligin ikinci haftasında olunca zor olacağı açık bir deplasman. Nitekim maçtan önce istatistikler de Galatasaray’ın Bursa’da son yıllarda ciddi manada zorlandığını ortaya koyuyordu. Son beş sezonda 4 kez mağlup dönülmüş, geçen seneyse nihayet puan alınmıştı. Öte yandan Galatasaray geçtiğimiz iki sene boyunca ondan önceki 4 senede imza attığı bir çok kötü istatistiği de yıkmayı başarmıştı, umutsuz olunacak bir taraf yoktu. Maç başladığında ise manzara şuydu; Bursaspor klasik bir Daum takımı olmuş, ve elbette Avrupa’da ve Lig’de aldığı mağlubiyetlerin üstüne Daum’un da etkisiyle Galatasaray’a inanılmaz bilenmişti. 

Maç seyircinin büyük baskısı ve Bursa’nın sert oyunuyla başladı. Özellikle ikili mücadelelerde tekmeler havada uçuşuyordu, Bursa’lı oyuncular ise fazla kolayca kendilerini yere bırakıyorlardı. Seyircinin de etkisiyle hakemi etkileme çalışması iyiden iyiye kendini gösteriyordu. İyi olan taraf, geçen senelerden farklı olarak Galatasaray sertliğe sinirlenmeden fakat aynı sertlikte cevap verdi. Bu sertliğe sertlik kısır ama tempolu bir oyunu da beraberinde getirdi. Bursaspor Tuncay’ı içeriye sokmaya çalıştı olmadı, uzun toplarla Batalla’yı buluşturup Pinto’ya aktarmayı denedi, yine olmadı. Bu arada Hamit’in bileğine basan Şamil’in kırmızısı es geçildi ancak otuzuncu dakikadan sonra Galatasaray oyunu dengeledi ve Bursaspor’u nihayet sindirdi. Ancak yorucu geçen yarım saatten sonra alternatif hücum organizasyonları üretmek kolay olmadı. Hamit’in istekli oyunu göze çarpıyordu, nitekim gol de onun gayreti neticesinde geldi. Pozisyonda Hamit gibi kuvvetli bir oyuncu olmasa ayakta kalması imkansızdı ama tüm müdahalelere rağmen sallandı ama devrilmedi, asistini yaptı. Burak hemen hemen boş kaleye vurdu.

Öne geçerek içeriye girilmesi önemli bir moraldi ancak Galatasaray ikinci yarıda oyunu ileride tutarak Bursa’ya atak izni vermeyecek hem de ikinciyi arayacak bir oyun ortaya koyamadı. Bunlara binaen, değişikliklere anlam vermek mümkün değildi. Oyuna baktığımızda sahada gezinen bir Burak Yılmaz, son derece formsuz bir Eboue, çoğunlukla defansif kalan ve ileriye destek vermeyen Selçuk göze batıyordu. Oyunu ileride tutmak adına Burak’ın çıkması kimseyi şaşırtmayacaktı ancak Drogba gibi topu sürükleyebilen, tutabilen, oyunun yığılmasını sağlayan bir oyuncunun neden tercih edildiğini, üstüne üstlük orta sahada direnç adına en ufak katkısı olmayan Emre Çolak’ın neden girdiğini anlayamadık. Belki oyunu hareketlendirmek için Emre zaman zaman faydalı olabilir ama böylesine fizik kuvvet gerektiren zorlu bir maçta etkisiz kalacağı baştan belliydi. Geliyorum diyen gol geldikten sonra da hücuma topu taşıyan kimse yokken Selçuk’un çıkarılıp Umut’un girmesi forvetlerin defansla bağlantısının kopması demekti ki aynen öyle oldu. Son dakikalarda oyun fena halde Cim Bom’un yarı sahasına yığıldı, Muslera’nın becerisi, Bursalılar’ın yorulması ve beceriksizlikleri, Melo’nun da başarılı oyunu maçın berabere tamamlanmasını sağladı.

Galatasaray iki maçtır öne geçene kadar dirayetli, mücadeleci oynuyor ve hücum varyasyonları üretmeye çalışıyor. Ancak öne geçtikten sonra oyunu ileride tutmakta ve pas yaparak soğutmakta başarılı olamıyor. İki maçtır göze çarpan Burak’ın isteksizliği, Eboue’nin formsuzluğu ve Selçuk’un hücuma etkisizliğiyle beraber bu sorunun da biraz hızlıca çözülmesi durumunda istediği formu ve oyun şeklini yakalayacaktır takım. Bursa deplasmanında bir puan, eh, kötü değil...

1 yorum:

  1. Bursa da bir puan iyidir hatta ikinci yarıdaki oyuna göre kaybetsek şaşırmazdı kimse. Oynadığımız sistem özellikle orta üçlüye çok yük bindiriyor ve onların yeterince formda olmaması (Hamit in bilindik halleri ve Selçuk un beklenmedik bir şekilde sezona kötü girmesi) sadece Melo iyi durumda o da mecburen sadece savunma odaklı oynuyor. Dün aslında kanat bölgesinde fena zorlandık Bursaspor un istekli oyunu taraftar desteği felan bizimde o bölgeleri beklerle kotarmaya çalışmamız Eboue ye formsuz diyoruz ama tek başına bir yere kadar. Ligde ciddiyeti elden bırakmazsak şampiyonluğun açık ara favorisiyiz ama Avrupada işimiz çok zor olacak dünya futbolu kontra futbol kanat akınları ve kanat oyuncuları üzerine yıkılmış durumdayken bizim takılarda bırakın kanat akınını felan oynatacak oyuncu yok ligin favorisi bizde yok fenerde yok gerçekten garip...

    YanıtlaSil

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.