STSL | Evdeki huzur, zenginlik budur..

Galatasaray, bu sezon çok başarılı istatistiklere imza attığı evinde bu kez Akhisar karşısında yine sükseli bir galibiyetle haftayı hanesine üç puan ve artı beş averaj ekleyerek kapattı. Herkesin alıştığı şekilde maça fırtına gibi başlayıp ilk yirmi dakikada skoru Drogba ve Telles'in golleriyle 2-0'a getiren Cim Bom, ikinci yarıda da benzer bir baskıyla oyunu kopardı ve altı gollük bir galibiyet daha almış oldu. Maçta göze çarpan en önemli detay Drogba'nın haftalar sonra formda oluşu ve istekli futboluydu. Deplasmanlarda hala kazanamayan takımın kendi evinde adeta başka bir takımmış gibi oynadığı bir kez daha kanıtlanmış oldu, yarışa devam denildi.

Cim Bom geçen hafta Rize'de aslında çok çok önemli iki puanı kendi eliyle havaya saçtı. Zira son derece kötü bir Rize karşısında, 2'yi 3'ü çok rahat bulabileceği pozisyonları ciddiyetsizlik ve beceriksizlikle harcadıktan sonra bir de zorla penaltı golü yemesi iki puanın uçmasına, deplasman fobisinin devam etmesine sebep oldu. Puan farkı yeniden altıya çıktı ve ligin boyu da iyiden iyiye kısaldı. Alınacak galibiyet bu deplasmanlarda kazanamama saçmalığının kırılmasına sebep olması açısından da kritikti, olmadı. Dolayısıyla Akhisar maçı yeniden mutlu olma, huzur bulma, galibiyet alıp yine rakibin puan kaybını bekleme maçıydı. Selçuk'un cezalı olması herkes için adeta bulunmaz nimet gibiydi çünkü özellikle son haftalarda formsuzlukta dibi gören Selçuk'un dinlendirilmesi şarttı, vesile oldu. Bir diğer önemli ayrıntı da geçen hafta dinlendirilen Drogba'nın takıma dönmesiydi. Bu iki gelişmenin de takım için hayırlı olduğu maç başladığında herkes tarafından anlaşıldı.

Cim Bom klasik lig dizilişiyle başladı. Eboue'nin takıma dönmesi, Selçuk'un cezası sebebiyle Melo'nun partnerlerinin Yekta ve Ceyhun olması dışında bir farklılık yoktu, Drogba da yerini almıştı. Maça istekli ve baskılı başladı Cim Bom, kullanılan kornerin gol olmasının Drogba'nın gol atmasının dışında bir özelliği daha vardı; üst üste üçüncü resmi maçta üçüncü korner golü olması. Özellikle epey uzun yıllardır kornerden gol izlemeyi tamamen unutmuş Galatasaray taraftarı için büyük değişiklik sayılır, anlaşılan Mancini bu korner işine iyi kafa yormuş. Sneijder gibi bir ayağın kıymetini bilerek takımı çalıştırmış, netice alınıyor. Arkasından Telles'in geldiği günden beri yaptığı sprint ve içeriye katedişlerinden birinden nihayet gol bulması herkesi sevindirdi, çünkü Telles'in kumaşının iyi olduğu açık, çok da istekli ve motive oynuyor, şu golü haketmişti. Takımın ileriye çıkış ve sonra dönüşlerinde göze çarpan önemli bir ayrıntı, Eboue'nin de iyi gününde olmasıyla iki kanadın birden rahat kullanılmasıydı. Bir diğer önemli nokta; Selçuk'un kovalamadığı adamları yokluğunda Ceyhun ve Yekta'nın iyi kovalaması, Selçuk'un ilerideki şaşkınlığını Yekta'nın soğukkanlılığının bertaraf etmesiydi. Dolayısıyla herkeste Selçuk'un biraz daha dinlendirilmesi fikri sağlamlaştı. İlk devrenin geri kalan bölümünde akıllarda kalan en önemli olay Fırat Aydınus'un ceza sınırında olan Melo'ya sarı göstermeyi biraz fazlaca istemesi, bu sebeple ilk faulünde üçüncü (?) faulü olduğunu söylemesi ve sonra da kameralara yansıyan bir şekilde Melo'ya küfretmesiydi. Devre arasında sosyal medya vasıtasıyla tüm tribünlere yayılan bu görüntülü haber ciddi bir tepkiye dönüştü haliyle fakat maç sonunda yöneticiler ve Melo olayı kapatmayı tercih ettiler. İkinci devre de ilk devrenin kopyası gibi başladı, Drogba önce fırsatçılığını konuşturup güzel bir gol attı, ardından gol atmaya çok ihtiyacı olan Burak'a, Burak'ın bile kaçırması imkansız bir asist yaptı. Görevini yapmış olmanın huzuruyla oyundan çıktı. Fakat Cim Bom durmadı, maçın başarılı adamlarından Wes de golünü atmış oldu. Maç altıya gitti.

Burak Yılmaz'a tribünlerin verdiği destek takdire şayan, çünkü bu kadar duygusal bir futbolcunun sürekli desteklenmesi ve sırtının sıvazlanması şart. Form tutması da Galatasaray için elzem zira Umut'un Burak'ın direk alternatifi olmadığını oynadığı her maçta görüyoruz. Bu sebeple Drogba'nın dönüşü kadar Burak'ın asist yapması ve gol atması çok önemliydi. Öte yandan iyi oynayan ve iyi çıkıp hızlı dönen iki bekin olduğu takımın nasıl atak kombinasyonları yaptığını zevkle izliyoruz. Bu sistemin deplasmanlarda niye çalışmadığını ise çok acilinden, zira artık vakit kalmadı, Mancini ve ekibinin çözmesi gerekiyor. Çok açık bir motivasyon problemi olduğunu hepimiz görüyoruz, çözümü ise ekipte yatıyor.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.