Cesare Prandelli resmen Galatasaray'da!

Oldukça karmaşalı ve zaman zaman da kaotik geçen ancak en sonunda Şampiyonlar Ligi biletinin ve Türkiye Kupası'nın alındığı 2013-14 sezonunu geride bırakan Galatasaray, sezon bitiminde İtalyan teknik adam Roberto Mancini'yle sürpriz sayılabilecek bir şekilde yolları ayırmıştı. Sonrasında birçok teknik direktörle görüşme halinde bulunan yönetimimiz Mircea Lucescu ve Thomas Tuchel'le anlaşma noktasına gelse dahi, bu isimlerin son anda vazgeçmelerinden ötürü antrenör konusunda çıkmaza düşmüştü. Haftalardır süregelen bu belirsizlik süreci ise bir başka İtalyan teknik direktör Cesare Prandelli'yle çözüme kavuştu. 2014 Dünya Kupası'nda İtalya Milli Takımı'yla ilk tur gruplarında elenmesinin ardından istifa eden 56 yaşındaki çalıştırıcıyla anlaşan kulübümüz böylece takımı yeniden bir İtalyan teknik adam emanet etmiş olacak. 2 yıllığına anlaşılan tecrübeli çalıştırıcının kariyerine daha yakından bir bakış atalım..


Tam ismi Cladio Cesare Prandelli olan İtalyan çalıştırıcı 19 Ağustos 1957 tarihinde Brescia kentinde dünyaya geldi. Profesyonel futbolculuğa 1974 yılında Serie C takımlarından Cremonese'de başlayan Cesare'nin bu futbolculuk macerası toplam 16 yıl sürdü. Ortasahada görev yaptığı bu kariyerinde büyük bir yıldız olmasa bile üst düzey futbol içinde kendine yer edinebilen bir isim olmayı başardı. 78-79 sezonunda Atalanta'ya transfer olup burada 1 yıl top koştururken sonraki yaz döneminde ise o dönemin Avrupa Futbolu'ndaki en güçlü ekiplerinden biri Juventus'a geçiş yaptı. (Yandaki fotoğrafta Juventus yıllarından bir kare var. / Solda) 6 sezon boyunca Yaşlı Kadın anlamına gelen La Vacchia Signora lakaplı İtalyan devinde görev yapan Prandelli, bu süreçte 3 İtalya Ligi Şampiyonluğu, 1 İtalya Kupası, 1 Şampiyon Kulüpler Kupası, 1 Kupa Galipleri Kupası ve 1 Avrupa Süper Kupası kazanan takımın parçasıydı. Toplamda 89 kez Juve'nin formasını terletirken 6 da gol kaydetmeyi başardı. 1985 yılında Atalanta'ya geri dönen Cesare 5 sezon da burada forma giyereken 1989-90 sezonun sonunda futbolculuk kariyerini sonlandırdı. Bu 5 yıl içinde 119 maça çıkıp 7 gol kaydederken tüm futbolculuk kariyerinde ise toplam 197 Serie A maçında forma giydi.

Antrenörlük kariyerine futbolu bıraktığı Atalanta'nın altyapısında başlayan Prandelli 3 sezon boyunca genç takımlarda görev yaparken 1993-94 sezonunda A takım hocasının alınan kötü sonuçlar sonrası gönderilmesinin ardından geçici olarak göreve getirildi. Ancak takımın Serie B'ye düşmesine engel olamadı ve sonrasında genç takımlardaki görevine dönüp 1997 yılına kadar orada çalıştı. Bir sonraki sezonun başında ise Serie A takımlarından Lecce'nin başına getirildi ancak buradaki macerası kötü geçti ve sezon bitmeden görevden alındı. 1998-99 sezonu ise kariyerinin yükselmeye başladığı döneme denk geldi. Serie B temsilcilerinden Verona'nın başına geçen Cesare, ilk sezonunda takımı 1. lige çıkarmayı başardı. 2. sezonunda ise o dönemlerde çok daha güçlü durumda olan Serie A'da mütavazi denilebilecek bir kadroyla 9. sırayı alarak dikkat çektiler. Adrian Mutu, Gilardino, Camorenesi gibi genç yetenekler bu başarılarında ön plana çıkarken, Prandelli bu isimlerin bazılarıyla daha sonra da tekrardan çalışacaktı. 2 sezonun ardından takımıyla yolları ayıran İtalyan, 2000-01'de Serie B'de Venezia'nın başına geçti ve o sezonda da takımını bir üst lige çıkarmayı başardı. Kariyerinde yaptığı bu çıkışın ardından ismini daha fazla duyurmaya başladığı takım ise Parma oldu. 2002 yazında takımın başına geçerken İtalya'nın kuzeyindeki 2 sezonluk macerası da yine başarılı geçti. Bu iki sezonda da ligi 5. sırada tamamlamayı başaran ve UEFA Kupası biletini cebine koyan Prandelli aynı zamanda daha önce birlikte çalıştığı Gilardino, Mutu ve İnter'den kiraladıkları Adriano gibi isimlerden büyük verim aldı. İlk sezonunun sonunda Mutu 22.5 milyon Euro'ya Chelsea'ye giderken Gilardino ve Adriano da sonradan İtalya futbolu içinde kendilerine önemli yerler edinmişlerdi. Bu başarılı 2 sezonun ardından bir üst seviyeye atlama şansı yakalayan Prandelli 2004-05 sezonu için Roma'ya imza attı, ama bir süredir kanserle boğuşan eşinin durumunun kötüye gitmesi üzerine bu imzadan kısa bir süre sonra istifa etti. Cesare ve eşinin duygusal hikayesini buradan okuyabilirsiniz.


Kariyerine verdiği 1 sezonluk aranın ardından 2005-06 sezonu için Fiorentina'yla anlaşarak geri dönüş yaptı İtalyan.. Yaşadığı ekonomik çöküşün ardından eski günlerinden uzaklaşan ancak oralara geri dönmek isteyen Mor Menekşeler bir önceki sezonu küme düşme hattının hemen üstünde bitirebilmişti. Ancak Prandelli'li ilk sezonlarında çok daha üst düzey performans gösterirlerken ligi 4. sırada bitirip Şampiyonlar Ligi Ön Elemesi oynama hakkı kazandılar. O sezonda Luca Toni 31 golle Avrupa'da Altın Ayakkabı'yı kazanırken işler yoluna girmeye başlamış gibi gözüküyordu. Ancak 2006 yazında patlak veren şike skandalı onlar adına gidişatı bozdu ve küme düşürüldüler. Sonrasında ise küme düşme cezaları kaldırıldı ve sezona -15 puanla başlamalarına hüküm getirildi. Ayrıca Avrupa Kupalarına gitme hakları da ellerinden alındı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen bir sonraki sezonda da başarısını sürdüren Prandelli ve öğrencileri, aralarına katılan Adrian Mutu'nun da yardımlarıyla da birlikte eksik puanla başladıkları ligi 6. sırada bitirmeyi başardılar ve UEFA Kupası bileti kazandılar. 2007 yazına gelindiğinde ise takımın 1 numaralı golcüsü Luca Toni'yi Bayern'e sattılar ama bu onları yavaşlatmadı.

2007-08 sezonunun başlarında Prandelli, kanser hastası olan eşini kaybetti. Tüm takımın ve yakın çevresinin katıldığı bir cenaze töreniyle hayat arkadaşını uğurlayan tecrübeli çalıştırıcı buna karşılık kariyerine tutunmaya devam etti. O sezonda, Mutu'nun takımda aldığı sorumluluk artarken Fiorentina takım olarak da çok başarılı bir dönem geçirdi. Serie A'yı Milan'ın 2 puan önünde 4. bitirirlerken, UEFA Kupası'nda da yarı finale kadar geldiler ancak burada Glasgow Rangers'a penaltılar sonucunda elendiler. Prandelli bu sezonki performansıyla İtalya'da Yılın Teknik Direktörü seçildi. 2008-09'da da takım olarak çizgilerini korurlarken ön elemeleri geçip Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkı kazandılar, ancak ilk tur grubunda 3. olup UEFA Kupası'na kaldılar. UEFA Kupası'nda ise Son 32 turunda Ajax'a elendiler ve konsantrasyonlarını lige verdiler. O yılların belki de en çekişmeli sezonuna sahne olan Serie A'sında oynadığı güzel futbolla dikkat çeken Genoa'yı geçip yine 4. olmayı başardılar. O sezonun en dikkat çeken isimlerinden birisi de şüphesiz ki Almeria'dan transfer edilen ve gösterdiği performansla parlayan Felipe Melo'ydu! Zaten sezon sonunda 25 milyon Euro karşılığında Juventus'a satılmıştı Brezilya'lı yıldız.. Ki bu da Fiorentina taraftarı tarafından pek hoş karşılanmamıştı. 2009-10 sezonu yıllardır üstüne koyarak gelen Fiorentina için artık kendini ispatlama yılıydı. Ön elemeleri geçip Şampiyonlar Ligi'nde yeniden gruplara kaldılar. Lyon, Liverpool ve Debrecen'le eşleşirlerken, ilk maçlarını Lyon'a karşı kaybettiler ancak grupta geri kalan 5 maçı da kazanıp 15 puanla lider çıktılar. Bir sonraki turda ise Van Gaal yönetimindeki Bayern Münih'le karşılaşan Prandelli'nin takımı, sonradan finale kadar yürüyecek rakibine deplasman golü kuralıyla elendi. İlk maçın son dakikası içinde Pizarro'nun bariz bir biçimde ofsayttan attığı golle 2-1 mağlup olurlarken ikinci maçta kendi evlerinde 3-1 öndeyken Robben'in attığı muhteşem gole karşı boyun eğdiler ve 3-2 kazanmalarına rağmen elendiler. Avrupa'ya bu kadar konsantre olunmuşken ligi biraz boşlamıştı o sezon Prandelli yönetimindeki Fiorentina.. Serie A'nın ilk yarısını iyi geçirseler de ikinci yarıda oldukça istikrarsızlaşan bir performans gösterdiler ve ligi 11. sırada tamamladılar. Son yıllarda 6.lıktan aşağı düşmeyen bir takım oldukları için bu durum başarısızlık olarak gözüktü ve Lippi sonrası İtalya Milli Takımı'ndan da teklif gelince yollar ayrılma vakti geldiğine kanaat getirildi Prandelli&Fiorentina arasında.. Cesare, orada 5 güzel sezon geçirerek kulüp tarihinin en uzun süre görev yapan teknik direktörü ünvanını da elde etti ve Fiorentina tarihine geçmeyi başardı. 

Milli Takım kariyeri ise daha yakından takip edilebildi futbol kamuoyu tarafından.. Euro 2012 ön elemelerinde çok dominant bir performans göstermeyi başardılar. Estonya, Sırbistan ve Slovenya gibi rakiplerin olduğu grubu 8 galibiyet - 2 beraberlikle geçtiler ve kalelerinde sadece 2 gol gördüler. Polonya&Ukrayna sahipliğindeki turnuvada beklentilerin üstüne çıkan bir İtalya izledik. Gruptaki ilk maçta 3'lü savunmayla oynadıkları İspanya'ya karşı oldukça iyi bir performans gösterip son bölümlerde yedikleri golle 1-1'e razı olmuşlardı. İkinci maçından da beraberlikle ayrılıp son maçta İrlanda'yı yenip gruptan çıkan İtalya, çeyrek finalde ise İngiltere'yi penaltılar sonucu eledi. Ancak esas akıllarda kalan performansı yarı finalde Almanya karşısında gösterdi Prandelli'nin takımı.. Turnuvanın favorilerinden olan Almanlar'a karşı Balotelli'nin ilk yarıda attığı 2 golle 2-0 öne geçtiler ve sonrasında üstünlüklerini koruyup isimlerini finale yazdırdılar. Ancak finalde İspanya'ya karşı direnemediler. Prandelli'nin turnuvanın ilerlemesiyle birlikte 3'lü savunmadan vazgeçmesi ve ilk maçta İspanya'yı bozan o yapıdan daha farklı bir yapıyla oynayıp finalde farklı yenilmeleri tartışılmıştı. Ancak ne olursa olsun, sahaiçinde Pirlo önderliğinde oynadıkları pozitif futbol ve aldıkları sonuçlarla İtalya takdirleri topladı 2 sene önceki turnuvada.. Dünya Kupası elemeleri de çok fazla soruna sahne olmadan geçerken Danimarka'nın 6 puan önünde 22 puanla gruplarını lider bitirip 2014 vizesini aldılar. Bu arada katıldıkları 2013 Konfedarasyonlar Kupası'nda ise 3. olduklarını da belirtelim. 2014 Dünya Kupası ise hepimizin bildiği üzere beklentilerin altında kalan bir performansla bitirildi. 2-1 kazanılan ilk İngiltere maçına rağmen sonrasında kaybedilen Kosta Rika ve Uruguay maçları Azzurri'nin elenmesine sebep olmuştu. Burada Prandelli'nin kadro seçimindeki bazı tercihleri tartışıldı, özellikle 23 kişilik kadroya dahil edip-etmediği isimler özelinde.. Başarısızlıktan sonra bunların tartışılması da normal karşılanabilecek bir durum.. Bu tartışmalar bir yana, geride bıraktığı 4 yılda İtalya'yı alışılagelmiş kalıpların dışına çıkarması, futbolunu daha dengeli ve zaman zaman da ofansifleşen bir yapıya bürümesi takdirleri topladı Prandelli adına.. Elinde çok iyi bir oyuncu grubu bulunmasa dahi sahada iddialı bir takım yaratmayı başarmıştı bu süreçte.. Ancak Dünya Kupası sonrası buradan da ayrılık vakti geldiğine kanaat getirmiş olacak ki 2 yıllık sözleşmesi daha bulunmasına rağmen istifasını verdi.

Prandelli'nin kariyerini böyle anlatabiliriz sizlere.. Kulüp kariyerinin son yılında takımını Şampiyonlar Ligi'nde en üst düzey için rekabet edebilecek seviyeye taşımıştı ama bunu devam ettirme şansı bulamadı. Şimdi kaldığı yerden devam edip, üstelik üst düzey futbolda ilk kez şampiyonluk favorisi olan bir takım çalıştırarak yoluna devam edecek. Ve kariyerindeki ilk 1. lig şampiyonluğunu kazanmak isteyecek.. Bu da onun için bir meydan okuma olacaktır, son 4 yılda edindiği tecrübelelerin de yardımıyla hareket ederek tabi.. Prandelli'nin, kariyerinde daha önce çalıştığı oyuncularla tekrar çalışmayı sevdiğini net bir biçimde gördük. Yukarıdaki satırlarda sayamadığımız kaleci Sebastian Frey'i buraya ekleyebiliriz, Parma&Fiorentina günlerinden.. Bunun haricinde; Mutu, Gilardino, Adriano, Luca Toni, Montolivo, Felipe Melo, Juan Manuel Vargas, Jovetic gibi pek çok üst düzey ismin kariyerinde önemli adımlar atmasına yardımcı olduğunu da gözlemledik. Bu oyuncular arasından Melo'nun geçmişte onunla olan pozitif ilişkisinin takıma da olumlu yansıması muhtemel.. Ona ek olarak geçen sene staff'ta yer alan Ujfalusi'yle Fiorentina'da 3 sezon birlikte çalıştıklarını ve Ujfa'nın o 3 yıl boyunca savunmanın demir başlarından biri olduğunu da söyleyebiliriz. Ayrıca daha az bilinen bir nokta da Parma'daki ilk sezonunda, aktif futbolculuk hayatının son yılını geçiren Taffarel'le de birlikte çalışmış olması.. Dolayısıyla bu 2 ismin de takımla birlikte devam etmesi sürpriz olmayacaktır. Prandelli'nin geçmişini ve kariyerini aktardık, işin teknik-taktik boyutu veya oyuncu tercihi gibi noktalar önümüzdeki günlerde netlik kazanacak. Ama şu an itibariyle genel anlamda pozitif bir hava yarattığını da söylemek mümkün.

Kariyerine ekleyeceği Galatasaray sayfalarının başarılarla dolup taşması dileğiyle, yeni hocamıza hoşgeldin diyelim. Başarılar Sinyor!

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.