Özevladımız, Hamza Hamzaoğlu.

"Hayat fena halde futbola benzer.." cümlesi hiç bu kadar uygun olmamıştı. 2 gün önce canından çok sevdiği babasını kaybeden Hamza Hamzaoğlu, iki gün sonra futbolculuk kariyerinde sözleşmesini redederken "Galatasaraylı kalmak istiyorum." dediği kulübün bir numaralı teknik adamı olarak kapıdan içeriye girecek. Bir başka detay ise, yeni kulübünde ilk lig maçına "Tutulduğumuz takım" olarak adlandırdığı Akhisar Belediyespor karşısında çıkacak. Türk futbolunun yükselen nesillerinden ve beklentilerin olduğu Hamza Hamzaoğlu sezon sonuna kadar Galatasaray'ın başarısı için mesai yapacak. 

Hamza Hamzaoğlu ismi, hiç kuşkusuz biz Galatasaraylıların pek yabancı olmadığı bir isim. Futbolculuk döneminde 4 sezon sarı-kırmızılı formayı terleten ve takım içerisinde kaptanlığa kadar yükselen Hamzaoğlu, aktif futbol yaşantısını sonlandırdıktan sonra Galatasaraylılar için "saygıdeğer" konumunda yer aldı. 2011-12 sezonunda PTT 1.Lig'de görev yaptığı Akhisar Belediyespor'u şampiyonluğa taşırken, gönülden bağlı olduğu Galatasaray'ın şampiyonluğu için dua ettiğini açıklayacak kadar da mütevazi, dürüst bir teknik adam. Sezon sonuna kadar sürecek olan bu macera, 44 yaşındaki teknik adam için belkide kariyerinin sınavı olacak. Elde edilecek her başarı kariyerine farklı bir yön verebilir. Aksi halde, büyümek için biraz daha çaba sarfedecek.

Sezon başında Prandelli'yi göreve getiren ancak bazı nedenlerden ötürü istediği sonuçları elde edemeyen Galatasaray'da elde kalan tek hedef lokal organizasyonlarda başarı olduğunu düşünürsek Hamza Hamzaoğlu tercihini yadırgamak pek doğru değil. Elde kalan adaylara bakıldığında ligi ve ülkeyi fazlasıyla iyi bilen, hatta oyuncuları da tanıyan, camianın özevladı olan bir teknik adamdan bahsediyoruz. Futbolda duygular her zaman önemlidir, hele bizim gibi gelişmekte olan veya hislerin profesyonellikten ağır bastığı ülkelerde. Soyunma odasında zaman zaman oyunculara anladıkları dilden bağırmak, aradaki tercümanı çıkartmak çok daha önemlidir. Bir soyunma odası düşünün. Teknik direktörünüz maç toplantısını İtalyanca yapıyor, Türkçe'yi ikinci dil olarak kullanan biri tarafından tercüme ediliyor ve sonrasında İngilizce - İspanyolca çeviriler oluyor. Oyunculara duygu yoğunluğunuzu nasıl anlatabilirsiniz? Zaman zaman Avrupa'nın bazı takımlarında gördüğümüz "tek dil konuşulacak" uygulaması bunun ana sebebi. Duyguyu, ana düşünceyi ve temel etkenleri tek bir dilde, ortak dilde konuşursunuz. Arı kovanı gibi vızırdayan bir soyunma odası veya maç konuşması çok fazla başarı sağlayamaz. İspanyollar genelde İspanyolca konuşur, yurt dışından gelen antrenörleri bile basın toplantılarına İspanyolca katılır. İtalyanlarda da ana kuraldır, takıma transfer olan yabancı oyuncular ilk olarak İtalyanca kursuna gider. İngilizler zaten bu işin bambaşka bir boyutu, dünyanın en çok konuşulan ortak dillerinden birisi olmanın avantajı fazlasıyla yüksek. Almanlar keza aynı şekilde, Pep Guardiola bile ilk olarak Almanca dersleri aldı ve Bayern Münih'te basın toplantılarını artık Almanca yapıyor. Kısacası, ikili ilişkilerin ve diyalogların başarıya giden yolda büyük önem arz ettiği bir spor ortamında Türk oyunculara anladıkları dilden konuşacak, onlara o duyguyu ve yoğunluğu aktaracak bir hoca olmasının yanı sıra kış ortasında -15lerde oynanılan deplasmanları fazlasıyla bilen bir teknik adam tercihi şu durum doğrultusunda pek tartışılacak gibi görünmüyor.

A Milli takımdaki görevi nedeniyle de aynı kadroyu 2 sezon üstüste şampiyon yapan teknik direktör Fatih Terim ile dirsek temasında çalışacak olan bir teknik adamın sezon sonuna kadar görevi yürütmesi pek fena bir fikir olarak görünmüyor. Haziran ayında Sneijder ile ilgili talihsiz açıklamalar yapana kadar Hamza Hamzaoğlu bir çok Galatasaraylı için ideal teknik direktörler arasında yer alıyor veya bir süre sonra kulübede görülmesi istenilen adam pozisyonundaydı. O talihsiz açıklamalar sosyal medyada çok fazla konuşulurken, Hamza Hoca'nın ilk basın toplantısında da mutlaka karşısına çıkacaktır ancak akıllı adamdır Hamza Hoca. Kimden nasıl faydalanacağını bilecektir ve Sneijder'i onore ederek bunu sorun etmeyecektir. Takımı da Hollandalının üzerine kurması en doğrusu olacaktır. Yoksa, tarafsız ve dünyanın en saygın (!) basını şimdiden işlemeye başladı bu saçma mevzuyu. Akhisar Belediyespor döneminde sık sık sahaya sürdüğü 4-2-3-1  ve 4-3-1-2 formasyonu kağıt üzerinde Galatasaray'a en uygun formasyon olarak göze çarpıyor. Kağıt üzerinde kadro kalitesine baktığınızda Galatasaray'ın hücum gücü oldukça yüksek ancak bunu ne kadar kullanabileceğiz veya Hamza Hoca nasıl bir görüntü çizecek, bunun için ilk 3 maç fazlasıyla yeterli bir done olacaktır. Şimdilik görüntü umut verici görünüyor ancak yine de hayaller kurmak için fazlasıyla erken. Ne enseyi karartalım, ne de pembe tablolar çizelim. Bekleyelim ve görelim..

Yolun açık, bahtın bol olsun Hamza Hamzaoğlu. Sezon sonunda bir kez daha adını Galatasaray tarihine altın harflerle yazdırman dileğiyle..

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.