ÖZEL | Sedat İncesu: Galatasaray'ın askeri olmaktan gurur duyuyorum..

Galatasaray tekerlekli sandalye basketbol takımı (nam-ı diğer Engelsiz Aslanlar) ile ülke spor tarihinin en büyük başarılarına imza atarak, taraftarın gözünde ''İmparator'' olarak görülen başantrenörümüz Sedat İncesu, FCN Blog'a özel açıklamalarda bulundu. Kendisini Galatasaray'ın bir askeri olarak gördüğünü belirten Sedat İncesu'nun açıklamaları şu şekilde.

Öncellikle kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Şampiyonlar Ligi Ön Eleme Grubu'nda oynadığımız 4 maçı da kazanarak çeyrek finale yükseldik. Nasıl değerlendiriyorsunuz? 
İlginiz için hem kendim hem de Engelsiz Aslanlar adına ben teşekkür ederim. Geçtiğimiz yıl kazandığımız Eurocup şampiyonluğu sonrası bu sezon direk olarak şampiyonlar ligi yani Euroleague'de yarışma hakkı kazandık. Ait olduğumuz ve özlediğimiz ve daima kazanma motivasyonu içinde olduğumuz bir kupa. Kurucu ilkemiz olan Türk olmayan takımları yenme hedefini tekerlekli sandalye basketbol takımı olarak daima en iyi şekilde temsil ettiğimize ve defalarca kanıtladığımıza inanıyorum. Branşı ne olursa olsun Türkiye ile sınırlı kalan bir başarının asla ve asla ölçü olamayacağına inanıyorum. Avrupa ve Dünya ile kendinizi sisteminizi gücünüzü mutlaka ve mutlaka sınamanız ve başarılı olmanız gerekli. Biz de kuruluşumuzdan itibaren takım olarak bu sınavları bir çok kez geçtik ve başarılı olduk. 

Bu sezon da Euroleauge ya da Şampiyonlar Ligi ismi ile anılan kupa elemeleri için Avrupadaki ezeli rakibimiz RSV Lahndill'in  ev sahipliğini yaptığı guruba katıldık. İlk gün Fransız ve İtalyan ik rakibimize karşı galibiyet aldık. ikinci gün sabah güçlü İngiliz rakibimiz Oldham Owls ile sabah zorlu bir mücadele sonrası müsabakayı kazandık. Bu arada ev sahibi Lahndill ekibi organizasyonu yaparken sabah bize maç oynattırıp, kendilerinin dinleneceği bir maç programı yapmışlar ve bizim için gurubun en zor maçımızı bizimle oynayacakları sabaha koyarak onlara karşı yorgun çıkmamızı sağlamayı düşünerek bence ucuz bir oyunun içine girmişler. Kesinlikle fairplay anlayışından uzak bu tutumu kınıyoruz. Biz neredeyse müsabakanın yarısında tam saha pres yaparak yorucu Owls müsabakasından iki saat sonrası Lahndill maçına çıkarken, rakibimiz ilk maçlarına çıkmanın rahatlığı ve dinlenmişliği içinde idi. Biz onları çok iyi tanıyoruz fakat onlar bizi tanımamış olacaklar ki böyle bizi daha da motive edecek ve öfkelendirecek bir oyunun içine girdiler. Bir önceki Şampiyonlar Liginde rakipken biz gruptan çıkmayalım diye hiç kaybetmeyecekleri bir müsabakayı kaybedip bizi yine fairplay anlayışına uymayan ve tüm Avrupa camiasının tepkisini alan ve Şampiyonlar Ligi statüsünü bir daha böyle şaibeler olmaması için değiştirilmesi zorunluluğu doğuran müsabakayı da asla ama asla unutmamıştık. Tüm bu ekstra motivasyonla müsabakaya çıktık ve kendi sahalarında Lahndill yendik.

Bunlara rağmen akşam karşılaştığımız iki grupta oynanacak ilk 8 kurası ise trajikomik bir durumdu. 3 Grup 1. lerini geçtiğimiz yıl finalisti ile bir gruba 3 gurubun ikincilerini ise geçtiğimiz yılın diğer finalisti ile başka bir gruba koymuşlardı. Sebebi ise aynı ülkeden iki takımın aynı grupta olmaması gibi anlayamadığımız bir kural. IWBF'nin performans ölçü kriteri alınan galibiyetler değil ülkelerin bayrakları olduğunu öğrenmiş olduk. Bu konuyu kendilerine ileteceğiz, düzeltileceğine inanıyoruz fakat bu sene böyle bir durum oldu.  

Neredeyse her sezon bir Avrupa Kupası'na alıştırdınız bizi. Bu sezon da bir Avrupa kupası gelir mi bu şansımızı nasıl görüyorsunuz? 
Alışmamak elde değil. Her biri ciddi emeklerin savaşların ve çalışmanın sonucunda gelmiş kupalar. Sahadaki savaşımız en kolayı o kupaya dokunana kadar öyle mücadeleler ve savaş alanlarından geçiyoruz ki artık kupayı kaldırdığımızda sadece rahatlama ve verdiğimiz savaşların boşa gitmediğinin ve gerçekten bir anlamı olduğunu anlıyoruz. Fairplay'e uymayan sistemden dolayı kupanın gelip gelmeyeceğinden emin değilim ama kazanmak için her şeyimizi vereceğimizden kendim ve takımım adına eminim.   

Lige baktığımızda 11 maçta 10 galibiyet almış durumdayız. Uzun süre domine ettiğimiz ligde, son yıllarda şampiyonluğa biraz hasret kaldı. Bu sezon şampiyonluk hasreti son bulur mu? 
Kuruluş amacımız gibi biz de sezon kadromuzu Avrupa'ya göre yapıyoruz. Maalesef Avrupa'da oynadığımız sistem ve sahadaki beşlerimizi Türkiye Ligi'nde çıkaramıyoruz. Buna rağmen tek mağlubiyetle liderliğe ortağız. Gitgide oturan bir takım yapımız var bununla birlikte Türkiye ligi inanılmaz derecede ilerledi ve kuvvetlendi. Tarihin en güzel play-off müsabakaları yaşanacak ve biz de umarım bu müsabakaları kazanan taraf olmak istiyoruz.    

Uzun süredir Galatasaray'dasınız. Bu süre içinde neredeyse 5-6 tane farklı başkan ile çalıştınız. Başkanların hangi özellikleri birbirlerinden farklı. Kendilerinin Tekerlekli Basketbol Şubesi’ne ilgileri nasıldı, şubeye ve spora nasıl bakıyorlar?
Ben kendimi daima Galatasaray ordusunun belli rütbedeki iyi yetişmiş, dürüst, sadık ve cesur bir askeri olarak gördüm. Galatasaray öncesi iş anlayışım ve ahlakım da bu şekilde oldu ve Galatasaray sonrası da böyle olacak. Evet çalıştığım süre boyunca değişen başkanlarımız yöneticilerimiz çok oldu ama ben onları hep ordusunu muzaffer kılmak için görev değiştiren komutanlar olarak gördüm. 

Kendi yetiştiğim alanda üstlerimi bilgilendirdim, raporlama yaptım, mektuplar yazdım birebir ve ilgili kişilerle beraber bazen çok sert ama önemli toplantılar yaptım. Toplantıların sertliği ve önemi ne olursa olsun o odadaki herkes çok iyi bilmekte idi ki Sedat asla ne tek bir sporcusuna ne de kulübüne asla ama asla ihanet etmez, kendi kariyerini sonlanacağını da bilse asla yalan söylemez. Ben sporcularıma her sene şu sözleri tekrarlarım "Eğer bilerek veya bilmeyerek kulübümüz size zarar vermek isterse karşılarında önce beni bulurlar ama eğer siz bilerek veya bilmeyerek kulübümüze zarar vermek isterseniz karşınızda ilk beni bulursunuz" bu hep böyle olmuştur hep de böyle olacaktır. Aynı mantıkla bakarsak tekerlekli sandalye basketbol pek bilinmeyen pek önemsenmeyen bir cephe ama Galatasaray Spor Kulübünün en iyi askerleri bu cephede savaşıyor.     


Sizin ''En değerli sosyal sorumluluk projelerimizden biri'' diye bahsettiğiniz stat girişine dünya kupası dizaynlı Engelsiz Aslanlar için bağış kutusu koyulmuştu. Bu projeden istenen etkiyi alınabilmiş mi? Ne kadar bir katkı sağlandı şu ana kadar?
Biz sporcularımızı yardıma ihtiyaç duyan bireylerden yardım eden sosyal sorumluluk olarak görülenlerden, sosyal sorumluluk projesi yapan bireyler haline getirdik. Daima söyledik.. Bizim 1 TL'lik de projemiz var, 1 Milyon TL'lik ve hatta 100 Milyon TL'lik de.. Hatırlarsanız muhteşem bir gece ile 1 Milyon TL'lik projemizi başarı ile gerçekleştirdik. Bizler geceye katılan değerli misafirlerimize nasıl teşekkür edeceğimizi düşünürken hepsi tek tek bize teşekkür ettiler. Geleneksel hale getirelim, her sene bizleri tekrar davet edin ve bu birlikteliği sağlayın dileklerinde bulundular. Gerçekten gurur verici bir organizasyondu.

Bağış kutusu projesi ise toplanacak paralarla her ay bir spor sandalyesi alıp yeni bir engelli çocuğumuzu sporcu yapabilmek içindi. Yeni Engelsiz Aslanları, bir Engelsiz Aslanlar Projesi ile kazandırmak istedik. Bizler için 1 TL de 1 Milyon TL de bağışlayan aynı değerdedir. Tüm dünyada bu bağış olarak algılanır bilinir ve çok önemli bir yer tutar. Dünyanın en önemli derneklerinin vakıflarının gelir kaleminde de yer alır. Ancak maalesef projeye başlamadan önce tehlikeli birkaç sinyal aldık. Bu proje ile bizi ve kulübümüzü haksız yere vurmak isteyen birkaç kişiden.. Biz de bu kutuları GSTORE'lara yerleştirdik. GS Mağazacılık küçük bir proje ile bize destek oldu. Tek yürek tek bilek bilekliklerini satın alıp ücretini kutulara atabiliyor taraftarlarımız. En kısa zamanda açıp içinden çıkanlarla bir spor sandalyesi alıp gencecik bir engelli kardeşimizi spora başlatmak istiyoruz. Bilinmeli ki 1 TL de 1 milyon TL de aynı değerdedir. 1 TL'ler toplanıp bir hayat kurtarır, bir şampiyon çıkarır ve o şampiyonluklar da kulüpleri kurtarır.

Kulübün maddi anlamda zor günlerden geçtiği bir gerçek. Bu zorluklar sizi etkiliyor mu? 
Tüm dünya kulüpleri zor günler geçiriyor ve elbette kulübümüz de bu acımasız endüstriyel sporun içinde zorluklar yaşıyor ve dolayısı ile bizler de etkileniyoruz. Bununla beraber yukarıda bahsettiğim gibi iyi yetişmiş spor adamlarıyız ve sporun sadece sahadaki bölümü ile değil, her alanda proje yapabilecek sadece kendi branşını değil yanında birkaç branşı daha yaşatabilecek projelere sahibiz ve başarı ile uygulayabileceğimizi de kanıtlamış spor adamlarıyız. Bizler kulübümüze bu projelerimizi verdik ve tek tek de uygulanmaya başlandı. Eğer kabul görürse her yıl kulübümüze 6-8 Milyon TL gelir sağlayacak projelerimiz başlamaya hazır. Sadece 1 gecede kulübümüz kasasına nakit olarak 1.2 milyon TL girmesini sağladık.. Sanıyorum bu neler başarabileceğimizin bir kanıtıdır.

Galatasaray çok büyük bir kulüp dünyanın birçok şehrinde kasabasında müsabakalar oynadık maça giderken yada markette bile gencinden yaşlısına göğsümüzdeki armayı gördüklerinde ''Galatasaray'' diye sesleniyorlar. Böyle bir markanın bu borcu kapatacak hatta kara geçecek projeleri son derece kolay şekilde hayata geçirebileceğine inanan ve gören bir spor adamıyım.  

Uzun yıllardır basketbola her alanda hizmet eden birisiniz. Yeni yönetimin basketbolu ayrı bir şirket yapma düşüncesi var. Uzun yıllardır basketbolun içinde biri olarak bu konu hakkında görüşleriniz nedir? 
Ben bu sisteme sonuna kadar inanıyorum. Biz de yıllardır Engelsiz Aslanlar AŞ'yi kurmak için girişimlerde bulunuyoruz. Kademeli bir geçiş ile bu sisteme geçilmesi ciddi bir denetimle beraber takımlar kendi isimleri ile şirketleşmeli. Amatörlük kaygıları var son derece doğru ama eski sistemde asıl zarar gören amatörlük ruhudur. Sebebi ise hakkı ile işini yapanları dışarıda bırakarak sözlerime devam etmek istiyorum, kendisini bir imza ile 110 senelik bir kulübün 500 senelik kültürün içinde bulan bireylerin en ufak maddi sıkıntıda ya da maddi sıkıntı olmasa da bu büyük kulübün verdiği şan ve şöhretle ilgi ile yozlaşıp amatör ruhunu kaybederek ruhsal ve fiziksel biblolara dönmeleridir. Şirketler hizmet alımı yapar.. Nasıl ki temizlik elektrik güvenlik vb gibi hizmetler için sözleşmeler yapılır, sporcularla da bu tip sözleşmeler yapılmalıdır. İş tam anlamı ile yapılmalı eksik yanlış ya da hasar durumunda şirketi koruyan cezai şartlar olmalıdır. Elektrik voltajı gibi ya da su tesisatının kaçağını tespit gibi bilen gören gözler için de sportif performans son derece kesin bir biçimde ölçülebilir bir iştir. Hatta dışarıdan ilk defa izleyen bir çift göz dahi tribünden takımının başarısı için her şeyini veren bir sporcu ile yarım performansla istemeyerek oynayan kendini vermeyen sporcuyu son derece rahat ayırt edebilir. Sporda herkesin ilk dikkat etmesi gereken bireysel performanstır. Her sporcu 90 değil 180 dakika, yüzde yüzünü verse dahi ertesi gün aynı performansı verebilecek fiziksel güce sahiptir. Bizim sporcularımızın 40 dakika pres yaptıkları müsabakadan iki saat sonra Lahndill takımını yenmek için gösterdiği performans gibi.. Her sporcu son saniyeye kadar durmak bilmeden bacakları kopacak gibi koşmak, tek bir savunma veya tek bir hücum için sakatlanmayı göze alacak kadar mücadeleci olmak zorundadır ve yapabilir. Spor branşları ve süreleri bilim adamları tarafından bir sporcunun dayanabilecekleri sınırların çok altında belirlenmiştir ki; her sporcu ağır şartlar altında en yüksek performansını verebilsin. 

2000 ruhunda maç başladığı andan itibaren topa pres yapmak için çılgınca depar atan ve maç boyunca hiç durmadan baskı yapan 11 kişiyi halen herkes hatırlar. Performans budur ve bu performans da tarihin en büyük kupalarını kazandırır. Yetenek değil mücadeledir kupaları kazandıran eğer ikisi birleşirse zaten seyrine doyum olmaz. Benim o kadar eskiye gitmeme gerek yok. Daha 3 gün önce önceki maç ve ağır plastik zemin yüzünden elleri patlamış sporcularımın ezeli rakiplerini yenmek için acı yorgunluk bilmeden nasıl mücadele ettiklerine bizzat şahit oldum.

Basketbol içinden biri olarak sizinle kadın ve erkek basketbol takımlarımızı da konuşmak isterim. Galatasaray bu sezon hem kadın basketbolda hem de erkek basketbolda kötü bir durumda. Sizin bu şubelerde ki durumla ilgili görüşleriniz nedir?
Biz 110 senelik bir kulübüz.. Cumhuriyetimizden daha eski birkaç değerli kurumdan biriyiz. Bu kadar uzun süre ayakta kalmış kültürlerin çınarların yaş halkaları içinde 1-2 yıl süren zorlu şartlar sebebi ile geçici deformasyonlar olabilir. Sporda önemli olan hep bir sonraki savunma bir sonraki pozisyon bir sonraki maç hep bir sonraki sezondur. Gerekli dersler çıkarılıp tekrar büyük zaferlere imza atılacağına inancım sonsuz. 


Son sorum Galatasaray taraftarının gözünde İmparatorsunuz. Bu bağlamda sizin Galatasaray taraftarına mesajınız nedir?
Uzun zaman önce de belirtmiştim elbette gurur verici ama ben Galatasaray'ın ön cephesinde savaşan bir askeri olmayı tercih ederim. Ölene kadar veya gözden çıkarılana kadar bu böyle olacak. İmparator denmesi ya da denmemesi benim görev bilincimi ve iş ahlakımı değiştirmez. Tribünlerin dolu olması ya da boş olması da öyle. Ben 2005 yılında ilk görev aldığımda 1 sene boyunca günde 150 KM servis şoförlüğü yaptım. Sporcularımı işlerinden, evlerinden, okullarından toplayıp Florya'da saat olmadığından gece 22:00-24:00 arasında antrenman yaptırmak için. Mekanisyen olmadığı için kırılan sandalyeleri, tekerlerini bizzat kendim tamir ettim, ettirdim. Sporcum hastalandı, gece başında bekledim. Lojmanda sporcularıma her gün yemek yaptım, onların hijyeni için temizlik yaptım. O zaman da tribünler boştu ama bizim yüreğimiz, sesimiz, inancımız, mücadelemiz, alın terimiz ve birbirimize güven veren seslerimiz dünyanın en büyük stadlarını dahi dolduracak büyüklükte idi hep de öyle olacak.

Ben taraftarları asla kalabalıklar olarak görmedim, sporcularım da öyle.. Hepsini bir birey olarak, kardeşlerimiz gibi görüp öyle davrandık. Hata yaptıklarında uyardık, haklı olduklarında en öne geçip onları savunduk. Okullarında problem yaşadılar, yardım ettik.. Aynı sporcularım gibi onların da bursunu kaybetmemesi için devreye girdik, nice hayatlar kurtardık. Kendimiz arabadayken onların yürümesi içimize sinmedi, takım otobüsüne aldık yada ne bileyim suyumuzu paylaştık.  Şu anda bir kırgınlık yaşanıyor, tribünler boş ama dediğim gibi bizim yüreklerimiz alın terimiz doldurur tüm boşlukları. 2006 yılında olduğu gibi bir Alpaslan Dikmen çıkar görür bu onurlu mücadeleyi ve yine dolar tribünler...  

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.